Ev Hanımlarının Büyük Başarısı: Harrods’a,Gucci’ye,Prada’ya Türk Şalı

Kategori: Moda / Moda Haberleri - Bu yazı 724 kez okunduYorum Yazın
Ev Hanımlarının Büyük Başarısı: Harrods’a,Gucci’ye,Prada’ya Türk Şalı

Zemra Acarlı 39 yaşında. Almanya’da doğup büyümüş. Sonra bir gün aklına inanılmaz bir fikir gelmiş ve tutmuş İstanbul’un yolunu. Şimdi 48 ev kadınıyla ürettiği el işleri Avrupa’nın önde gelen mağazalarında kapış kapış satılıyor. El örgüsü şallar 60-120 Euro’ya alıcı buluyor.

 

Zemra Acarlı’nın Tophane’de yeni tuttuğu dairede buluşuyoruz. Her yer kumaş, ip. 48 kişilik ekipten Nazlı, Mevlüde ve Hatice de bizimle. “Zemra Hanım” demiyorlar, sadece “Zemra”. İnanılmaz bir hikâyesi var Zemra’nın. Sen kalk işini gücünü bırakıp İstanbul’a gel. İnşaat işçilerine “Pardon eşiniz el işi yapar mı” diye sor. Sonra al onları, İsviçre’nin bir numaralı mağazası Grieder’e “Hello, bunları Türk kadınlar yaptı” diye götür, 20 liraya mal edilen şalı 200 Euro’ya sat. 200’le kalsa iyi, Avrupa’nın önde gelen mağazalarında Gucci’lerle Prada’larla yan yana duran Zem Zem ürünlerinin etiket fiyatları da onlara uyduruluyor tabii. Özel koleksiyondaki şallar 500 euroya alıcı buluyor.

 

 

Zemra ne demek?

Babam değişiklik olsun diye Semra’yı Zemra yapmış. Ama çok memnunum, çok dikkat çekiyor. Gerçi “Alamancı daha adını söyleyemiyor” diyorlar ama olsun.

Biraz kendinizden bahsedin…

Annem de babam da Eskişehirli… Babam 1964’te işçi olarak Almanya’ya gitmiş, orada doğdum. Constant diye bir şehirde, Stutgart’a yakın, Türkler’in çok yoğun olmadığı bir yerdi. İşletme eğitimi aldım ama hayalim hep aksesuvar tasarlamaktı. Başka bir iş için gittiğim New York’ta moda eğitimi fırsatı çıkınca iki yıl orada kaldım. Almanya’nın küçük şehrinden New York’a gidince hayata bakışım değişti. Kendi işimi kurdum. Gel gör ki 30’umdan sonra bana bir haller oldu, ülkemi özlemeye başladım. Şirketimi kapattım. Annem “Kızım deli misin iyi giden iş bırakılır mı” diye kızdı ama taktım kafayı işte.

Tam olarak neydi hayaliniz?

Türk kültürünü Avrupa’ya tanıtmak. Avrupa’da herkesin üstünde Zara, Mango, fabrikasyon gibi. Tabii bu saatten sonra modacı olacak halim yok. “Almancı kız 35’inden sonra modacı olmaya karar vermiş” denilsin istemedim. Boğaz Köprüsü var ya o benim işte.

Ne zaman geldiniz Türkiye’ye?

1 Mayıs 2009’da geldim, Taksim’de gösteriler vardı, bir korktum! Sonra semt pazarlarını gezmeye başladım. Sokak sokak dolaştım, Gedikpaşa, Beyazıt… El işi yok, makine işi, Çin malı. “Made in Turkey” nerede delireceğim! O sırada kültür başkenti çalışmaları var her yer tadilatta. İnşaatlarda çalışan işçilerin yanına gidip “Amca bir şey sorabilir miyim, eşiniz el işi biliyor mu” diye diye Seyit ağabeyi buldum. Eşi Nazlı’yla bir araya getirdi bizi, gerisi geldi. İlk koleksiyon 5 haftada tükendi. Şimdi dördüncü koleksiyonu yapıyoruz.

Anlaşabiliyor musunuz kadınlarla?

Zem Zem’i birlikte yarattık. Değişik bir tarz denedik, farklı, dikkat çekici ama sade. Mesela sadece pul, ya da bir köşesinde boncuk kullanıyoruz. Birbirimize fikir veriyoruz. Avrupalı kadınlar bayılıyor. Avrupa’da bütün ünlü mağazalar peşimde.

Kumaş ya da ayakkabı aksesuvarlarını nereden buluyorsunuz?

Büyük firmalarla çalışmıyorum. Her şey küçük dükkânlardan. Bir gün el yapımı ayakkabı atölyesi arıyorum. Sora sora bir binanı dördüncü katına çıktım. Böyle bıyıklı dört amca bana bakıyor. “Merhaba, ben 100 tane ayakkabı yaptırmak istiyorum” dedim kötü Türkçe’mle. İmkânı yok kabul ettiremiyorum, “1000 çiftten aşağısı için makineleri açmaya değmez” diyorlar. İkna edene kadar göbeğim çatladı.

Peki ilk koleksiyonu yaptınız sonra? Harrods’dan telefon gelmedi herhalde!

İsviçre’de bir moda haftası vardı, topladım şalları, gittim. Bir günde tükendi mallar, herkes kartını bıraktı. Koşup geldim İstanbul’a “Çabuk yenilerini yapalım” dedim. Hemen logo buldum. “Yürü be Zemra” dedim, Grieder’e gittim tasarımları alıp. İsviçre’nin en ünlü ve lüks mağazası, Beymen, Harrods ayarında, Gucci Prada gibi dünya markaları satıyorlar. “Hello, bunlar benim şallarım, Türkiye’de elde yapılıyor bunlar” dedim. Kısa bir süre sonra benim şallar Gucci’nin yanında satılmaya başlandı. Londra’da ‘Not Just a Label’ diye bir ajans var, her modacı giremiyor, beni aradılar. Harrods’daki gibi ünlü mağazaların gidip marka seçtikleri bir yer. “Hemen gönderin” dediler. Şimdi onlar için çalışıyoruz. İsviçre’de 22 butik mallarımı satıyor. Almanya’da Department Store diye bir mağaza var, dünyaca ünlü markaları satıyor. Onlarla da bağlantıya geçtim.

Nasıl yetişeceksiniz her yere?

Açıkçası zor olacak. Mesela Almanlar ayın 15’inde istiyor şalları. 16’sına sarkarsa bozuyor anlaşmayı. “Amcalar, teyzeler haydi” diyorum. Bazen saat 11’de dükkânı zorla ben açtırıyorum.

 

Parça başına 3-60 lira

Neye bayıldı Avrupalılar?

En çok satanlar başörtüsü desenli yazmalar.

Ne kadara mal ediyorsunuz, bir şal ne kadara satılıyor?

10 TL’ye mal ettiğimiz ürün 60 – 120 Euro’ya satılıyor. Yani 10-15 katına. Gucci’nin ürününün üzerinde 500 Euro etiket olunca haliyle bizimkine de benzer bir fiyat biçiliyor. Sınırlı sayıda bir koleksiyonum var, şimdi onun fiyatı ciddi seviyelerde olacak. Ucuz ürünler de var, herkese hitap ediyoruz yani.

Kadınlar ne kadar kazanıyor?

Parça başına 3-60 TL kazanıyorlar. Beraber büyüyoruz. İnşallah daha çok kazanırlar.

Eşleri destekliyor

Nazlı Çavdarlı

32 yaşında, Kayserili. 13 yıllık evli, bir oğlu var. İlk defa kendi parasını kazanıyor. Eşi Galata Kulesi’nin tesisatını yaparken Zemra Acarlı yanına gidip “Hanımınız örgü örmeyi biliyor mu” diye sormuş. Nazlı Çavdarlı o gün eşinden gelen telefonu şöyle anlatıyor: “Bir kadın geldi, el işlerini görmek istiyormuş, getireyim mi diye sordu. Nasıl bir kadın, deli misin tanımadan etmeden dedim önce ama sonra kabul ettim. Bizde çeyiz bilmeyen evlenemez. Diğerlerini de bulduk, başta 12 kişiydik, 48 olduk. Düşünsene benim ördüğüm şal İsviçre’de bir kadının boynunda. Kazandığım parayla perdeleri değiştirmeyi düşünüyorum.”

 

Mevlüde Aylanç

33 yaşında, 13 senelik evli. Bir oğlu, bir kızı var. Daha önce boncuk, pul işleri yapmış ek gelir olsun diye. “Bir gün Nazlı geldi, camımı tıklattı, anlattı işte. Elimden yazma modellerini aldı gitti” diye anlatıyor. Zemra Acarlı’nın çabasından çok etkilenmiş. Eşi eskiden pullar her yere saçılınca biraz kızıyormuş ama artık bir şey demiyormuş. Geçenlerde fatura parası çıkışmayınca “Al bende var” demiş, çok mutlu olmuş.

 

Hatice Parlakçı

45 yaşında, 3 oğlu var. Kastamonulu. Daha önce 8 sene konfeksiyonda çalışmış, evlenince bırakmış. Sonra dışarı dantel yapmaya başlamış. Tam o işten sıkılmış ki bu iş çıkmış karşısına. “İşlerimin yurtdışında değer göreceğini duyunca hemen kabul ettim. Eşimden sürekli para istemekten çok utanıyordum, insanın kendi parası olması çok acayip” diyor. İkiz oğulları her şeyi aynı anda istiyormuş malum, bir mont beğenmişler. İlk kazandığı parayla onlara o montu almış. “Sadece Avrupa’da değil evde de değer görüyorum” diyor.


Bu Yazıyı Paylaş! Google+! Pinterest!