Kemiklerimizin Sinsi Hırsızı Osteoporoz

Kategori: Saglık - Bu yazı 440 kez okunduYorum Yazın
Kemiklerimizin Sinsi Hırsızı Osteoporoz

Kemiklerimizin sinsi hırsızı olan osteoporozu, sağlıklı ve doğru beslenmenin yanı sıra egzersizle durdurabiliriz.

Hepimiz yaşlanıyoruz. Önemli olan doğum günlerimizin kaç yıldır kutlandığı değil, daha kutlanacak yılların ne kadar sağlıklı ve kaliteli olacağı…

 

Eğer 40 yaşımızı kutladıysak, bizi pek çok rahatsızlığın beklediği bilmeliyiz. Bunlardan bir tanesi olan osteoporoz, belki çoktan geldi, belki de kapıda bekliyor. Kemiklerin ‘sinsi hırsızı’ olarak da tanımlanan osteoporoz, yıllarca kendisini hissettirmeden, gizli gizli kemiklerimizden çalıp götüren bir hastalıktır.

Osteoporoz nedir?

Kemik erimesi olarak da tanımlanan osteoporoz, aslında kemiğin içeriğindeki minerallerin azalması sonucunda, kemiğin darbelere karşı dayanıksız bir hale gelip, kolaylıkla kırılmasıdır.

 

Vücudumuzda bir yandan yıkılan, bir yandan da yeniden yapılan kemikler, 40 yaşından sonra geri dönülmez bir şekilde kayba uğruyor. Özellikle menopoza giren kadınlarda östrojen hormonunun düşmesine bağlı olarak hızlanan bu kemik kaybı, çatlaklar ve kırıklar olarak karşımıza çıkıyor. Kırılma riski en yüksek bölgeler arasında; el bileği, kalça ve omurga bulunuyor. El bileği kırıkları, bileğin üzerine düşülmesi sonucu gelişiyor.

 

Osteoporuzun ileri dönemlerinde ise daha çok kalça kırıkları göze çarpıyor. Düşmeye gerek kalmadan sendelemelerde bile görülen kalça kırıkları, ölüme kadar gidebiliyor.

 

Osteoporuzun olumsuz etkileri bu kadarla da sınırlı değil. Oluşan kemik kaybı nedeniyle omurgada gelişen küçük çökme kırıkları, yıllar içinde boyun kısalmasına veya kamburlaşmaya neden oluyor.

 

Ülkemizde yapılan araştırmalar, 50 yaşın üzerindeki her 8 kişiden birinin osteoporoza bağlı kırıklar yaşadığını gösteriyor. Ayrıca Türk kadınlarının yüzde 30’u, farkında olmadan osteoporoz hastası olarak yaşamını sürdürüyor.

 

Kimler osteoporoz kurbanı olabilir?

· Öncelikle 40 yaşının üstünde bir kadın isek, her an bu hırsızın kurbanı olabiliriz.

· Erkeksek ve testesteron oranında bir azalma söz konusu ise,

· Erkek veya kadın olmamız hiç önemli değil. Kısa boylu, ince yapılı ve beyaz tenliysek,

· Ailemizdeki kadınlar arasında, osteoporoz nedeniyle kırılan kemiği ya da boyu kısalan varsa,

· 45 yaşından önce menopoza girmiş veya düzensiz adet görüyorsak,

· Fiziksel aktiviteden yoksun, hareketsiz bir yaşam sürdürüyorsak,

· Sigara, aşırı alkol, kafein ve kolalı içecekleri çok tüketiyorsak,

· Hormonların yanı sıra, mide-bağırsak problemleri, iltihaplı eklem hastalıkları ve böbrek hastalıkları gibi sorunlarımız varsa,

· Uzun süredir kortizon, sara tedavisinde kullanılan ilaçlar, yüksek dozda tiroid hormonu, heparin, alüminyum içeren antiasidler kullanıyorsak,

· En önemlisi de, kalsiyum içeren süt ve süt ürünlerini yeterince tüketmiyorsak, her an osteoporoz adındaki bu sinsi kemik hırsızıyla karşılaşabiliriz demektir.

 

Osteoporoz tedavisi

Osteoporoz tedavisindeki ilk amaç, kemik kaybımızı azaltmak ve kırık oluşumunu engellemektir.

 

Bunun için, eğer kadın ve menopoz döneminde isek, bu hastalıktan kurtulmak için öncelikle, östrojen tedavisi görmeliyiz. Çünkü östrojen, kemik yıkımını engeller. Arkasından düzenli olarak egzersiz yapmalı; en önemlisi de kalsiyumdan zengin gıdalarla beslenmeliyiz.

Osteoporuzu beslenmeyle nasıl engelleriz?

· Her gün yeterli miktarda kalsiyumdan zengin (günde 2 karper kadar peynir, 2 su bardağı kadar az yağlı süt veya yoğurt) gıdalarla beslenmeliyiz.

· Osteoporozun en büyük düşmanı olan D vitaminini almak için vücudumuzu olabildiğince güneş ışınlarına bırakmalıyız. Bu nedenle özellikle yaz aylarında güneşlenirken, tüm vücudumuzu 5 dakika kremsiz bir şekilde güneşlendirmeliyiz.

· Gün boyunca, bir çay kaşığından fazla tuz tüketmemeliyiz.

· Kafein alınımını sınırlandırmalıyız. Bunun için günde en çok 2 fincan Türk kahvesi, en fazla 2-3 kupa hazır kahve almakla yetinmeliyiz. Ayrıca kolalı içeceklerle, koyu çaya da veda etmeliyiz.

· Gereğinden fazla protein, vücudumuza aşırı fosfor yükler. Fosforun aşırısı, kalsiyumun faydalarını engellediği için, yediğimiz yoğurt ve içtiğimiz süt ve süt ürünlerinin faydasını alamayız. Dolayısıyla osteoporozla baş edebilmek için gereksindiğimiz kalsiyumu yeterince alamayız.

· Alkolle ilişkimizi mutlaka sınırlandırmalıyız. Bu oran kiloya bağlı olarak kadınlarda günde 1 ile 3 kadeh arasında, erkeklerde yine kiloya bağlı olarak günde 3 ile 4 kadehi geçmemeli.

· Tıpkı diğer hastalıklarda olduğu gibi osteoporozda da, beden kitle endeksimizi 20 ile 25 arasında tutmalı, yani asla şişmanlık sınırına girmemeliyiz.

 


Bu Yazıyı Paylaş! Google+! Pinterest!